İnsanlarla, mekanlarla ilişki sürecim 3 dönemden oluşuyor. İlk dönem tanıma aşaması. Alıştığım düzenden uzaklaştığım için tedirgin olma durumu, güvensizlik hissi.. Eskiyi özleme, geriye dönme isteği olur hep. Acemilik rahatsız eder beni, bilgisizlik yorar. Melankolik takılır, içime kapanırım. Herkesle iletişimim asgari düzeyde olur. Kendimi saklarım, seyrederim sadece. Sessizliğimi görenler beni çekingen zanneder, ne çok yanıldıklarını anlamaları uzun sürmez ama..
İkinci dönem her şeyi çözmeye başladığım, insanları kısmen tanıdığım ve nispeten daha rahat olduğum bir süreç, kısa bir süreç. Kritik şeyler keşfeder, hakimiyet kurarım, daha az yorulurum. Kimse gözüme batmaz aksine meraklı gözlerle takip ederim olan biteni, nispeten keyifli görünürüm. 'Nispeten' in altını çizsem mi bilemedim..
Kaçınılmaz olan üçüncü dönem başladığında önce kendini hissettirmez ya da ben görmezden gelirim. İnsanların kredilerini sonuna kadar tükettiği ve sempatiklik şöyle dursun şeytan gibi göründükleri, tahammülümün sınırları zorladığı, sabrımın beni yerden yere hırpaladığı kaçınılmaz dönem.. Çelişkilerle, hatalarla dolu yaşantılarını bile yetersizliklerine yorduğum, sineye çektiğim ama içten pazarlıklı, çıkarcı, utanmaz ruhlarından tiksindiğim insanlarla aynı havayı solumanın verdiği kirlenme hissi dünyanın hiçbir güzelliğiyle temizlenemez. Nefretim yüzümden okunmasın diye fazladan çaba harcarım. Bu arada kendimi ifade etme şeklim keskinleşir, cüretkar olmaya başlarım. Yaşanmışlıklar hüzünlendirir beni, bir yandan da orayı terk etme isteğim tavan yapar. Yeni bir yerde yeni insanlarla yeniden başlama gücüm hiçbir zaman yoktur. Olsa da aynı süreci tekrar tekrar yaşayacağımı bilecek kadar akıllıyımdır ya da kötümserim ama düşük bir ihtimal. Bu gelgitlerin içinde anlamsız bulduğum halde sorumluluk addedip layığıyla yerine getirmeye çalıştığım her şey ise ayrı bir yüktür ancak oyalanmamı sağlar. Belki de bu yüzden sürekli başka bir taşın altına koyuyorum elimi..
Nitekim 5°C havada kaloriferi kapatıp cam açık oturuyorsam boşuna değil, çok sağlıklı bir insan değilim. Burası da bir moda blogu değil. Hala öyle düşünenlere sağdaki ince uzun şeridi incelemelerini öneririm. Ordaki kadınların bir ortak noktası var. Israrla 'moda blogu' olarak kategorize edenlere selam olsun..
Bu yazı çalkantılı, küstah ruh halimin hepinize armağanıdır. İsteyen istediği yeriyle anlayabilir.
I wish i could be a child
Write me another dance another chance another romance
Teknik aksaklıklar nedeniyle geciktirdiğim Oscar kırmızı halı kıyafetleriyle nihayet beraberiz..
Naomi Watts nefis bir Armani elbiseyle gecede ışıldadı resmen. Gümüş rengi ve füturistik detaylarıyla çok şık, çok zarifti. Saçı makyajı da elbiseye uygun yapılmış. Gecenin enn'lerinden..
Renee Zellweger'in altın rengi elbisesini beğenmedim. Teni ve saçlarıyla çok solgun bir görüntü olmuş. Koyu tenli ve daha zayıf birinde güzel durabilirdi.
Catherine Zeta Jones Zuhair Murad imzalı elbisesiyle göz alıcıydı. Her ne kadar işleme sevmesem de böyle buğday tenli koyu renk saçlı kadınlar giyince nefis oluyor.
Halle Berry Versace elbisesinin içinde oklava yutmuş gibi duruyor. Ölçülü ve şık görünse de beni çok cezbetmedi.
Stacy Keibler'in elbisesini çok sevdim. Hem renk geçişleri hem de dökümlü duruşu çok zarif. Siyah kemeri takmasa daha da güzel olurmuş.
Nicole Kidman her zamanki gibi basit kesimli ama ışıltılı bir elbise tercih etmiş.
Elbise kötü değil zira mankenin üzerindeki aksesuarlarla tamamlanınca ilginç bir konsept olmuş. Keşke Nicole de böyle birşeyler deneseydi.
Gecenin yıldızı Jennifer Lawrence.. Duru güzelliği ve naif tavırlarıyla gecenin en çok ilgi çeken ismi oldu. Dior elbisesi sade bir gelinliği andırıyordu, saç ve makyajıyla da bu görünümü desteklemiş.
Çok beğenmesem de kişiliğiyle bir bütün oluşturduğu için hoş olmuş.
Bi de elbiseye basıp yere kapaklanmayaydı iyiydi.. :)
Amanda Seyfried Alexander McQueen elbisesiyle çok solgun görünüyordu. Beyaz tenli birinin giymemesi gereken bir elbise.
Charlize Theron Dior elbisesi içinde yine tanrıçaları andırıyordu. Bileklik dışında aksesuar kullanmaması da ayrı bir güzellik olmuş. Kısa saç sevmiyorum ama kestirecekse de böyle güzel bir kadın kestirsin.
Amy Adams duman rengi elbisesinin içinde kaybolmuş. Yine beyaz ten yine yanlış renk seçimi. Ama elbiseyi beğenmedim değil.
Reese Witherspoon mavi Louis Vuitton elbisesiyle yine çarşafa dolanmış gibi duruyor. Kadının favori 'look' u bu napalım..
Jennifer Hudson'ın elbisesinin rengine ve balık pulu görünümüne bayıldım. Saçlarını toplasa iyi olurmuş, bi de o çanta olmamış..
Açık ten açık renk elbise vakası Vol. Bilmem kaç.. O elbise lacivert olsa nasıl olurdu bi düşünün.
İşte renk budur.. Açık tene ve saç rengine sahip bir kadının giymesi gereken renk budur.. Ne kadar güzel kombin olmuş. Bu sefer de elbise çarşaf modeli ama en azından renk tutmuş.
Elbisenin etek ucundaki hareketliliğe bayıldım.. Gelin görün ki o kemer, kurdela, çiçekler beni benden aldı. Alt taraf zarif, üst taraf pazar işi duruyor.
Ve Adele.. Serzenişlerimizi duymuş olacak ki Grammys felaketinden sonra tekrar hayata döndü.
Siyah işlemeli elbisesi kilolarını kapatmada başarılı, zaten kadın güzel fazla birşeye gerek yok.
Sahneye çıktığı elbisesini o kadar beğenmesem de saçlarını açması iyi olmuş.
Saçları, onunla özdeşleşmiş takma kirpikleri ve kırmızı rujuyla enfes görünüyor.
Oscar sana helal olsun..
Jennifer Aniston'ın üzerindeki elbiseyle mankenin üzerindeki elbise aynıysa ben kör oldum demektir. Çok adi bir çakmasına benziyor. Mankenin üzerinde ne kadar kaliteliyse Jen de o kadar vasat..
Kelly Rowland Donna Karan elbiesinin içinde çok iddialı.. Elbisenin yaka ve etek kesimlerine bayıldım. Ayakkabı farklı olabilirdi ama görüntü yine de enfes.
Kristen'ın bu yoksunluk çeken bağımlı hallerini artık kanıksadık onu böyle seviyoruz. Ama olmadığı gibi görünmek zorunda değil ki.. Bu elbise ona ait değil, zaten içinde uzaylı gibi duruyor. Kendi tarzını yansıtan şeyler giymeli..
Anne.. Böyle bir hayalkırıklığı olamaz. Çok sevdiğim bir aktris nasıl bu hale geldi anlamak mümkün değil. Uzun saçları, güzel gülüşü, iddialı bir duruşu vardı bu kadının. Şimdi bu 'loser' kim diye sorası geliyor insanın.
Sanırım 2011 Golden Globe Ödüllerindeki bu görüntü durumun vahametini anlatmaya yeter.
Ve yine çok tanınmayan biri ilgimi çekti :)
Brandi Glanville eski mankenlerden. Elbisesinin rengini çok sevdim. Vücuduna oturması, yırtmaç detayları çok zarif. Göğüs dekoltesi çok abartılı ve basit görünüyor ama yine de bütünü beğenmekten kendimi alamadım. Kendisinin 41 yaşında olduğunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim :)
Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır. Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla ; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar..